Perşembe, Eylül 24

bir civcivin pek fazla olmayan anıları

dün itibariyle yurduma yerleşmiş bulunuyorum. artık elinde havlu, diş fırçası, diş macunu, sabun, tuvalet kağıdıyla beraber koridorlardan geçip lavabolara ulaşmak neymiş, nasıl bişeymiş biliyorum. bi de odtü büyük bi şehirse şayet, bizim yurdun oralar bildiğin kırsal. inekleri alıyolarmış ztn :/ ders seçmek nedir onu öğrendim, ağlamaklı bi tecrübe oldu benim için. annemin deyimiyle, yeni bir civciv olarak melül melül baktım, gezindim, dolaştım. bir de şunu aldım, ki kendileri çok cici.

minik bir balığın okyanuslara atılma vakti geldiğinden mütevellit, birazdan tek başıma armadaya gideceyim, ne var ne yok göreceyim(!). daha eğlenceli şeyler yazmak ümidiyle...

dior forever mı, mac super fix mi? :/

Perşembe, Eylül 17

no başlık!

şimdi ben gidiyorum ya, her ne kadar babamla aldığımız saç havlusunun rengine kadar çılgın tartışmalar yapsak, abartıp kavgalar etsek de sürekli bişiler alıyoruz, ehe ehe şeklinde dolanmama engel olamıyorum. babaların hepücüğü mü böyle, yoksa bana mı böylesi denk geldi bilemiyorum bu arada, zerre anlaşamıyoruz yahu. kronik muhalefet bi defa. en küçük konu dahi olsa, ne yapar eder zıtlaşıcak bir yer bulur. üstelik taktiği hep aynı, şöyle başlıyor diyaloğu, kızım onu alma bence bunu al, tabi sen bilirsin de bence bu daha güzel, bunu al sen bunu al, bunu alıcaksın. sonrası kıyamet zaten, neyse, konuya dönüyorum. öncelikle ne zamandır istediğim, bilogumun daha 2. postuna bile fotoğraflarını koyduğum canon eos 450d'ciğimi aldım. dün aldım hatta, fakat ben bedeviliğiyle nam salmış biri olarak, gene tüm talihsizliğimi buncağıza yansıttım. lensini taktık orda, bir iki çekim yaptım bişiler, bebek gibi aldım kucağıma, bindik arabamıza, eve geldik. onu ilk şarj uykusuna yatırıp kendimi dışarı attım. akşam eve geldiğimdeyse son derece nahoş bişi fark ettim ki o maalesef canon yazısının hemen solunda çatlak :( o anki isyanlar, niye ben niye hep ben, yerden yere vuruyorum kendimi ama öyle böyle değil, eşe dosta haber saldım, bir teselli ver falan diyorum :( aha futurafı.

ben kendimi yerden yere vuradurayım, saat olmuş 23:30 civarı, aklıma satıcıyı aramak geldi. arıyim anne, ariyim ya ne olucak ki, monologlarımın ardından, annem ara dedi, ara kurtul. o kadar mühim yani, neyse aradım ben dedim böyle böyle çatlakmış bu, müthiş ilgili bi satıcıydı saolsun, yarın getir varsa öyle bir durumu hemen değiştirelim. içim burkulaa burkulaa uyumuşum. sabah kalkar kalkmaz ilk işim bebeği kucağıma alıp, köpek yavrusu gibi seve seve satıcıya götürmek oldu, babam acil şifalar diliyordu o sırada bana. vardık, ben, aslında minik bu çatlak ama ileride sorun çıkarır mı diye eveleyip gevelerken, süper ilgili satıcım dedi ki, almışken bir kere alıyorsun, napıcaksın çatlak çatlak, yarına kadar istanbuldan istetiyim yenisini, yarın gel al dedi. bi sevindim, bi mutluluk, o an 160 olan boyum sanırsın 170 oldu, ayaklarım yerden kesildi. tam dükkandan çıkarken babacığım arabasını yeni park etmiş, geldi. 500d vidyo çekiyomuş bak onu alalım dedi. ama amacı böyle tamamen muhalefet olmak, bi alt modeli olsa ona gidicek 400d alalım diycek babacıyım, ben 450 dedikçe tutturdu 500, 500 de 500. vidyo çekmicem ben diye çığrındım ama pek dinlemedi, ben de en sonunda inat etmedim, 500d de adamın elinde vardı, gittik onu aldık, yarını beklemedik. alma aşamasında babacım satıcıya sataştı durdu, bu her zamanki huyu, el kadar dükkanda satıcı, çırak, satıcının kankası, yeni müşteri, ben ve babam bi yarım saat 45 dakika geçirdik sanırsam. o kadar ki, ayrılırken, herkesle vedalaştık, sıra bekleyen müşteri dahil olmak üzere, bambaşkasın baba dedim, ki bambaşkadır, çok huysuz ama şirin de aslında. neyse, dslr alma maceram böylelikle bitmiş oldu. bu da, çamaşır makinesinin üzerinde, bulanık çektiğim yeni cici. loreathan'a sevgiler saygılar sunarım bi de :)

gün elektronik alışverişinden açılmışken -gün bugündür-, saç düzleştiricisi denen yüzyılın buluşunu da gidip alalım dedik. aslına bakarsan babam terki diyar eyleyip yazlığa kaçtı, biz annemle gidip alalım dedik, "3 kuruş fazla olsun, kırmızı olsun" mantığı beslediğimden, sözde kızıl saçlar için üretildiği iddia edilen şu düzleştiriciyi aldık.




3 kuruş fazla da vermedik şimdi yalan söylemiyim, bunun normal saçlar için olanıyla (es2 imiş modeli) bunu aynı fiyata indirmişler, kampanya yapmışlar, çok kırmızıyım uu kırmızı görünce parayı gözüm görmez ayaklarına yatmiyim şimdi. neyse denemedim henüz ama umarım bozuk, kırık, eksik, gedik çıkmaz. sevindirikliğime sevindirik katıyorum, gün içinde bazı bazı bütün izmirin heyecanla, coşkuyla, halaylar çeke çeke ve hatta çığlık çığlığa sevincimi paylaştıklarını hissetmedim değil. kırmızı saç çok güzel bişi bence. ehe mehe.

Salı, Eylül 8

ankara, özellikle de aşti görülmeye acayip değer yerler(!). odtü güzel ama. çiçekler, böcekler, arılar falan. bundan sonra, şayet bir vedalaşma sahnesinde rol alıcaksam giden taraf olmak istiyorum.