Gönlüme aşk sokacak kadının canını yakan gerçeğin ciddiyetini elinden söke söke almaz, her koyunun kendi bacağından asıldığı kasap dükkanını basıp o kendini bilmez kasabı o askıya asmaz mıyım?
Şefkatin sadece annesinin kucağında var olduğunu savunanlara inat, en vahşi sevişmelerimizin altına şefkatten minderler, yastıklar yaymaz mıyım? Kalemi elimden atıp, bagetlerle kaldırım taşlarını, çöp kutularını, bahçe duvarlarını, merdiven korkuluklarını enstrüman edip bütün dünyasını müziğe boğmaz mıyım, gerçeği rüyadan güzel olan kadının?
Farkına bile varmadan, canını sıkan gerçekleri, kimselerin kuramayacağı hayallerin altında ezmez miyim? Gerçekle hayali, hayalle gerçeği birbirine karıştırıp sen sarhoştan hallice çakırkeyif olmuşken kollarıma düşen aşk yorgunu başını okşaya okşaya rüyaların kucağına atmaz mıyım seni, herkesin istediği ama kimsenin ne istediğini anlayamadığı güzel kadın? Ve sonunda, elinde kalacak olan bir hayat dolusu anıysa, o hayatın her anını film karesine çevirmez miyim?
Sabah uyanan ahaliyi şaşırtmak için geceleri sağı solu keyfince boyayan yaramaz Orhan Veli’nin benim yanımda ancak somurtuk bir yaşlı amca gibi kalacağını biliyorsun değil mi, aşkını anlatmaya korkan, gülümsemeleri hic kahkahaya ulaşmayan kadın?
Dertlerini atıp şımaracaksan, şımardığın her anın tadını benimle paylaşacaksan, herkesin kendine ait sandığı o gökyüzünü her saat başı, canın o saatte hangisini istiyorsa o renge boyamaz mıyım?
Şımardıkça gülümsemelerin buruk kıvrıkları kaybolacak, dudakların sabahlara kadar koklasam doymayacağım yanaklarına varacaksa, şımardıkça keyif vererek seveceksen, şımardıkça daha çok seveceksen, gökyüzünü renkten renge çalmaz mıyım?
--------------------------------
Farkettiysen bütün şarkıların bana yazılması gibi, bu soruların hepsi bana.. keyfi kaçmış güzel kadın benim.