Cuma, Ocak 29

29 ocak 2010. içimin çok sıkılması. fallarımın bile berbat çıkması. hişt, sadece fal di mi bunlar??
bu slogan çok güzel ha. aferin.

Perşembe, Ocak 28




bunlardan alınca sanki bütün dertlerim bitivericekmiş gibi geldi.
güzel günler göreceyiz çocuklar!

Cuma, Ocak 22


portakalı soydum. fakat başucuma koymakla ilgili ciddi endişelerim, çekincelerim var. zor nan :/

Perşembe, Ocak 21

anane evi, benim huzur bulduğum yermiş meğersem. bir kelimeye manyaklar gibi takılan ailemin, günlük sarf ettiği kelime sayısını nerdeyse bire indirip, her cümlede aynı kelimeyi kullanmasıyla kendime gelicekmişim. ev terlikleriyle dışarı çıkınca teyzeden azar işitmek yüzümü güldürücekmiş böyle, izmirin her daim yazlık havasını ciğerlerime çekince, küçük park civarında.

şimdi.

evde baba ve enişte olmayınca ben kendimi sıcacık bi ortamdaymışım gibi hissediyorum gerçekten, böyle bi rahatlık, bi özgürlük ortamı, erkek dediğin şey bizim ailede özgürlüğü kısıtlayan bişey değil, erkek kuzenlerimi saymadım zaten hani-cinsiyetçilik değil- ama baba ve enişte bize bi miktar yabancılar sanki. sadece kadın, 8-9 kadın anlamsız muhabbetler çevirmeyi seviyorum, terapi gibi geliyor her biri bana. Hiç bi zaman müthiş bi çekirdek ailem olmadı da, şanslı saydığım bi konu var ki kendimi; ben ananeme ve ananemin doğurduğu kadınlara tapınıyorum. ananeme çok çok ayrı tapınıyorum gerçi. canım. hayatta iyi becerebildiğim bi konu varsa şayet, o kendimi cezalandırmamdır. ben ilk yılımda össyi kazanamadım ya hani, işte dershane başlayana kadar geçen o 3 ay hiç evden çıkmadım, yazlığa gitmedim, denize girmedim, bunları geçiyorum markete bile gitmedim. telefonları açmadım. bıçak gibi kestim insanları hayatımdan, sizinle bi süre görüşmek istemiyorum bile demeden. böylesine soyutladım kendimi 90 küsür gün. yaşamamayı hakettiğimi düşünüyodum sadece. gel gör ki o zaman dahi görmeyi istediğim ve gördüğüm yegane kadın ananeydi. sonra geçti. şimdi istiyorum ki ne zaman yapayalnız hissetsem, bi sürü maskelerini kuşanmış insanı çevremde görmekten yorulsam, korksam; sevim sultan ulaşabiliceğim mesafede olsun. beni sarsın, sarmalasın, konuştursun. dinlendirsin.

güzel kadın, güzelliğini bir bir üzerimizde çoğaltmış kadın, sen iyi ki varsın.

Pazar, Ocak 17



iki şarkıyla günü-geceyi kapatırım bazen ben.

dans edelim mi bebeyim?



düşlerdir yollarımı ak gelinliğe giydiren
büyüler dünyamı yakar zehirleyen dansların

konuşan vapurlara bindir beni
denize örtünecek gözlerim
aşkla acı giysiler denli karmaşık

öpüş benimle kraliçem ateşlerinden geçir
canımı
yak ve uçur beni büyülü ellerinden
teninde eriyor güneş boyalı dudaklar gibi

çiçeklerdir uykularımı mavi denizlerde serinleten
hüzünler dünyamı yıkar
dikenli dokunuşların

gözyaşlarım gülümsüyor tıkanan karanlıklarda

sevgiliye kıvrılıyor kalbimin oynayışları
şaşırıyor adreslerim kafelerin kalabalığında

Cumartesi, Ocak 16

beni vur, beni onlara verme.

Perşembe, Ocak 14

bir sevimli tesadüfsün tatlım sen.
iyi ki doğdun!



"oyuncak ettin ece beni" bakışı.




Pazartesi, Ocak 11

geçen gün, dolmuş durağında, içinden söylediğini zannedip kulaklıklarından dolayı içinden söylemediğinin farkında olmayan çocuk, çocuk halinle sen o şarkıyı fısıldıyodun ya hani, babasız kızlar balosu, babamız bizi sevmedi, sevmedi, sevmedi; babamız bizi sevmedi, çirkiniz, çirkiniz diye. ben de sana keşke sadece bunun için çirkinleşmiş olsaydık demek istedim de, diyemedim. sonra üzüldüm, şefkat göstermek de istedim ama gösteremedim.

ön kapıdan ve sırayla
buyrun kibar hanımlar beyler
babanız sizi sevdi de ne oldu?
korkak, kör ve bok gibisiniz.
hani zamparanın ölümü diye bi şarkı var ya, hani teomanın teoman olduğu yıllar, işte o zaman biz tanışıyoduk. hayat berbat diyip, loş kalbinde hayal kırıklıkları biriktiren, her filmden ve her kitaptan bir rol seçen en ama en önemlisi de beğensin diye gelirse ölüm makyajsız gezmeyen kız bendim. hala makyajsız gezmemeye dikkat ederim bak. büyüyünce de, motosikletli kız olucam, motosikletli kız çatladı mı dudağın, avucun, yüzün, yüreğin diye soracak olan adamların canını en çok buruk tebessümlerim yakıcak belki de, who knows.


sen, sen, sen ve diğer sen ve diğer bir sürü senlerini de alıp benimle gelsene.
sen de bir başkasıdır, ben de bir başkasıdır zaten.

Perşembe, Ocak 7

çok güzel olması..




analjezik, antienflamatuvar

"ağrı kesici"lerimiz hep yanımızda olmalı bence. başımın, bedenimin üzerine tutturuluş amacı sadece "ağrı"mak'mış. başka bişi değil.


Pazar, Ocak 3




hazalimu tarafından ecemu diye anılan bir insan olarak
"önünüzde, saygıyla neşelenirim!"

aman cevriye hanım, aman katerina mou!


Cumartesi, Ocak 2

"çok eskiden, ellerim annemin ellerine benzemeden önce, "her şey çok güzel olacak" derdim. sonra bir gün, ellerimin değiştiğini fark ettim. artık bütün filmler, belirsizlikle bitiyordu. hayat, daha yorucuydu yani.

"yaşamak, eskimektir" dediğim ilk gün, beklenmedik bir şey olmayacağını da fark etmiştim. belki biraz daha iyi, belki biraz daha kötü. ama hiçbir zaman beklenmedik değil. insan, bekler çünkü. tetiktedir. beklemediğini söyleyenlerse, en çok bekleyenlerdir.

...


ben mi? ben, gündüz uykularından, "ben burada değilim aslında" diye uyanan biriyim.

bunları oku. denize karşı bir sigara yak. tek şekerli, demli bir çay koy masaya. çok neşeli bir müzik çalsın mutlaka. kapat gözlerini, gülümse. çünkü...

bütün kadinlarin kafasi karişiktir.

çünkü...

bir gün bir anda, bazı kızgınlıklarını unuttuğunun farkına varacaksın. artık pek düşünmediğini, çünkü artık bildiğini anlayıp, ellerini bir klarnet taksimi gibi uzatacaksın. hala kafan karışık olacak. ama artık bunu seveceksin. sevmelisin de.
çünkü...

kadınsın..."




küçük marla singer.